Yaşam

Faruk Duman: İyi bir makale yazmak kırk yıl sürer.

Nilgün Çelik

Faruk Duman’ın yeni kitabı ‘Kargasabunu’ Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı. “Meşe Adamlar”, “Sarraf”, “Zümrüdüanka”, “Mahalle”, “Eğil Çınarım Egil”, “Tılsım Yorgan”, “Nuh”, “Z.”, “Söz” gibi öykü ve romanlarıyla tanınan Faruk Duman Satıcı”, “Yeniden yazımı ile Diriliş hikâyelerini ‘Kargasabunu’nda topladı.

Duman, kitabın önsözünde şöyle diyor:

“İlkokul yıllarımdan yani kitap okumaya, büyüklerden masal dinlemeye başladığım yıllardan beri büyülü, gerçeküstü, rüya dolu dünyalara o kadar ilgi duymuştum ki yazmanın asıl amacı benim için seyahat etmekti. bu dünyaya/dünyalara… Benden başka çoğu bilinmez. Benim dilime uygun, yorumlanabilir, yeni kahramanlar ve olay örgüsüyle zenginleşebilecek bu anlatılardan yola çıkarak yazdım bu hikayeleri… Okuduğunuzda göreceksiniz; masal kaynağımız o kadar büyük ve derindir ki şimdi yanından bile geçmemişizdir, düşündüğümüz ve bildiğimiz kalıplardan uzaktır. Çok daha yaratıcı, keskin, bazen ürkütücü ve ürkütücü olan uçsuz bucaksız bir kaynaktır. Tabi benim istediğim olduğu gibi aktarmak değildi, hocalarımız gerçekten başardı. O kaynaktan yeni hikayeler yaratmak, bugünün hikayelerini yaratmak istedim, böylece okuyucu bundan haberdar olsun.”

Faruk Duman ile ‘Kargasabunu’ hakkında konuştuk.

Masallara ilginiz nasıl başladı? Pürüzsüzleştirici yapıları hakkında ne söylemek istersiniz?

Çocukluğumdan beri masallara ilgim var. Annem bizi etrafına toplar keçi masalı anlatırdı. Beyaz bir keçi yavrularına yiyecek bulmak için evden ayrıldığında, kurt hemen gelirdi. Çocuklar annelerinin nasihatini dinleyerek kapının altından bakarlar ve kurdun kara ayaklarını görünce kapının açılmaması gerektiğini anlarlardı. Ama masalın sonunda kurt gider ayağını una bular ve gelip çocukları yer. Bu yüzden bana sorarsan masalların yumuşatıcı bir yanı yok. Oysa bütün anlatıların, şiirlerin, halk efsanelerinin, destanların yani hikâye anlatma ve dinleme alışkanlıklarımızın büyük faydaları vardır: Dünyayı tanımaya veya hatırlamaya çalışarak zaman geçiririz. Sıkıntılı anlarımızı okuyarak ve dinleyerek atlatırız, eğleniriz.

Masallar hayatımızın her döneminde bize yol gösterir mi?

Hayır, masallar eski dünyanın, kelamlı edebiyat çağlarının eseriydi. Binlerce yılda oluşan tüm atasözlerini, deyimleri ve yaşam bilgisini masallara taşıdığımız için o çağlarda bu soruya olumlu yanıt verebilirdik. Günümüzde yerini bireysel gelişim kitaplarına bırakmıştır. Şimdi onlar ve alışılagelmiş internet halka yol gösteriyor.

‘BİZİM DİLİMİZE UYGUN MODERN BİR YAZI GELİŞTİRDİM’

Kitabınız on bölüm, başka başlıklar altında on masal içeriyor. Masallarınızın akıcı ve akılcı olmasının sebebi nedir? Göremediğimiz başka bir teknikten söz edebilir miyiz?

Zamanla konuşma dilimize uygun çağdaş bir yazı geliştirdiğimi söyleyebilirim. Bu durum kelâmî literatürden etkilenmeye başlayınca o kıssaların râvilerinin sesleri duyulmaya başlandı. Aslında ‘Kargasabunu’ndaki hikâyelerin kaynağı doğrudan sözlerle kültürümüzdü. Yıllardır bu literatürün kaynaklarını toplamaya çalışıyorum. Örneğin o dönemde TDK tarafından yapılan köy koleksiyonları. Burada halktan ve diğer kaynaklardan derlenen kelam edebiyatı örnekleri yer almaktadır. Cumhuriyet’in başında yazarlarımız ve hocalarımız bu işe çok önem verdiler. Çünkü bu sayede Dede Korkut’un sesinin halk arasında hala yaşadığını görebiliriz.

Kargasabunu, Faruk Duman, Yapı Kredi Yayınları, 2023.

Kitabınızın “sunum” kısmında “Türkçemizin doğası, sesi suyun mırıltısı gibidir…” diyorsunuz. Masalları “sonsuz bir anlatı ormanı” olarak tanımlıyorsunuz. Anlatımlarınızdan yola çıkarak size şunu sormak istiyorum: Bir yazar o ormanda, o masalda su sesi gibi akarak yürüme yeteneğini tam olarak ne zaman kazanabilir? Bunun bir formülü var mı?

Tabii bunu bilmiyorum ama buna uygun bir makale yazmak kırk yılı buluyor diyebilirim. En azından benim için. Ve hani Atatürk’ün bir sözü vardır onu değiştirerek söyleyebilirim: İhtiyacın olan güç Türkçe’de mevcuttur…

Elbette ‘Kargasabunu’ndaki masallar ya da anlatılar, var olan masallarla birebir aynı değil. Sizin diliniz ve üslubunuzla yeni hikâyeler yeni masallara dönüştü. Bu süreçten bahseder misiniz?

Burada çok az bilinen hikaye var. Belki de en ünlüleri ‘Kırk Haramiler’ ve ‘Anka kuşu’dur. Bunun dışında anlatılar çoğunlukla küçük parçalar halindeydi. Anlatmak için özüne dokunmadan ilerlemek ve tabi ki yorumlamak gerekiyordu. Bu nedenle bu kitaptaki yazılar hikaye olarak yorumlanmalıdır. Yaklaşık on yıldır Türk insanının masal kaynaklarını büyük bir meblağda bir araya getirmek istedim. Ben de bunun gibi yüzlerce hikaye yazacaktım. Ama aradan çok zaman geçince ‘Şşş Barbatus!’ diye başlayınca peri masallarına olan gücüm tükenmeye başladı. Kafamdaki işlerin çoğunu zaten ‘Barbatus’taki ‘hikâye’ başlıklı bölümlerde yaptım. Ancak o dönemde dergilerde yayınladığım “Meşe Adamlar”, “Mahalle”, “Diriliş” gibi ilginç hikayeleri de yayınlamak istiyordum. Geçen yıl sevgili Gizem Duman Şeşen ve Burhan Şeşen, baskısı yeni çıkan bu kitapta “Callama”yı sahnelediler.

‘KENDİMDEN BİR YENİLİK GÖRMEDİĞİM YAZILARIMI YAYINLAMAM’

Bu işinizde Barbatus’u susturun! Bizi saran bir orman var. Yazarlık hayatınızda manevi tatmin kadar zor değil mi? Başka bir dil kullanmak isterseniz kaleminizi kaybetme riskiniz var mı?

Taşmıyorum, temelde hep aynı dili yazmıyorum. Genel olarak kendi başıma bir yenilik görmediğim bir yazıyı yayınlamıyorum.

İkinci bölümde Sarraf başlığı altında yazdığınız masaldan yola çıkarak güncel bir konuyu sormak istiyorum. Masal kahramanınız, “Çünkü efendim, ekmek hep dilinizdedir. O kadar ki iki kez hayatını kurtardım. Ödül olarak bana ekmekten başka bir şey vermek aklına gelmedi…” diyor. Çünkü bir diğeri, ana kahramanınız beyefendi bir çocuk, çok aç, fakir bir aileden geliyor, bebeklik çağında. Şu anda bunu bilmiyor. Bu yüzden ödül deyince akla sadece ekmek gelir. Bu masalı okuyunca aklıma son zamanlarda güncel olan aile dramı olayı geldi. Bu hikayeyi güncellerken bunu düşündünüz mü? Atalardan kalma tavır ve davranışlar günümüze yansıyor mu, masal buna işaret ediyor mu?

Kesinlikle. Hem bilinçaltında hem de kalıtsal olarak çok farklı. Ancak bu çocukluk kaynaklarının ileride ortaya çıkacağına dair hem ülkemizde, hem Avrupa masallarında, hatta Yunan mitolojisinde birçok motif bulunmaktadır. Biz daha çağdaş bir gözle yorumluyoruz ama bana sorarsanız genel olarak kaderle ilgili. Sıradan, tema oldukları için değil, hikaye oldukları için ilgimi çekiyorlar.

Bir okur olarak kitabınız hakkında neler söylemek istersiniz?

Dilimizin sınırsız olanakları vardır. Ayrıca hikaye geleneğimizin de inanılmaz bir kaynak olarak yanımızda olduğunu söylemeliyiz. ‘Karga Sabunu’ sadece küçük bir hatırlatma. Okurlara kendi kültürümüzü hatırlatıp Dede Korkut, Köroğlu, Âşık Garip, Kerem ve Aslı’ya yönlendirse ne güzel olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu